İlkgençlikten
Hülya Hikâyelerine Bakele
Karin
Karakaşlı’nın Başka Dillerin Şarkısı ve Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler adlı
ilkgençlik çağına dair hikâyelerini okumuşken hemen ardından Sezgin Kaymaz’ın
yeni kitabındaki hikâyelerle karşılaştım. Böylece hiç planlamamışken üç yazarın
ardı ardına ilkgençlik, ergenlik çağına dair hikâyelerini bir arada okuyuverme
tesadüfü çok hoş oldu. Bu da bana aynı meselenin farklı şekillerde ele
alınışını görme şansı verdi. Tabii bu farklılaşmalar böyle kısa bir yazıda
yapılabilecek gibi değil ama çok temel birkaç şeye değinmenin Sezgin Kaymaz’ın
son kitabı Bakele için faydalı olacağını düşünüyorum.
Bakele,
Sezgin Kaymaz’ın ikinci hikâye kitabı ve Sezgin Kaymaz edebiyatına dair birçok
unsuru içinde barındırıyor.
Kitabın
büyük bir çoğunluğu ilkgençlik hikâyeleriyle ve anlatıcının Hülya ile
maceraları diyebileceğimiz hayatına dair zaman dilimlerinden meydana geliyor.
Özellikle ilkgençlik hikâyelerinde gerek Karakaşlı gerekse Serbes’ten oldukça
ayrılan bir yönü var bu hikâyelerin. Karakaşlı ve Serbes’in şiirsellik ve
yıkıcılıkla yapıcılığı bir arada barındıran ve sözü hep ergene veren
hikâyelerine karşılık, Sezgin Kaymaz yalın, olduğu gibi ve sözü ergenin yanı
sıra onu izleyene veren bir bakış açısını benimsemiş görünüyor. Nitekim çoğu
defa eserlerini içinden geldiği gibi, planlamadan, tabiri caizse aslında
kahramanların onlara söylediği şekilde yazdığını ifade eden Kaymaz’ın Bakele’de
bu formu devam ettirip biraz da anı-hikâye tarzına kaydığını belirtmek gerek.
Bu da onu yine Karakaşlı ve Serbes’ten ayıran bir çizgi. Serbes ve Karakaşlı bu
ergenlik, ilkgençlik hallerini bir anı formunda gösteriyormuş gibi yapmalarına
rağmen zaman kullanımları oldukça tasarruflu. Bu da onların şiirsel bir
atmosfer kurmalarında etkili oluyor. Her ne kadar Karakaşlı’nın mümkün olduğunca
az diyalogla yarattığı bu ilkgençlik hikâyeleri Emrah Serbes’te diyalog
kullanımının fazla olması sebebiyle ayrılsa da ben ikisinin de şiirsel bir
atmosfer yarattıklarını düşünüyorum. Sezgin Kaymaz ise şiirsel atmosferin
dışında tam da yaşanılan o zaman dilimine odaklanmayı, o anın tecrübesini tüm
formlardan arındırarak yansıtmayı seçmiş. Bu sebeple de bazı hikâyelerde halk
hikâyeleri ve meddah anlatılarına kaçar bir şekilde kıssadan hisseler koymuş.
İşte tam da bu kıssadan hisseler meselesinde yaş alma faktörünün aynı meseleyi
anlatırken etkili olabileceğini düşündüm. Şüphesiz edebî anlayışları da öyle. Ancak burada ardı ardına okuduğum bu üç
yazarın hayatlarına dair bir bilgim olmasa da Karakaşlı ve Serbes’in yaşlarının
birbirine daha yakın, Kaymaz’ın ise daha yaş almış olabileceğini anlayabilirdim
sanki. Kıssadan hisse meselesi burada kilit bir rol üstleniyor. Diğer iki
yazarın akan, devam eden bir zaman ve hayat tanımları kıssadan hisseyi tamamen
dışlıyor; ancak Sezgin Kaymaz edebiyatında bu, akan ama üzerinde düşünülmüş ve
düşünülen bu zamanın aktarılması gibi bir işlevle hareket ediyor. Böylece kıssadan
hisse, bir hikâye anlatıcısının kimliğinde yeniden hayat buluyor.
İlkgençlik
hikâyelerinin yanı sıra kitaptaki hikâyelerde bir de,belki de bunlara Hülya
hikâyeleri demek daha doğru olur, sevdiği kadını olumlayan, açık bir şekilde
onu yeryüzünde bir melek misali gösteren bir anlatıcının bize anlattıkları var.
Hülya, anlatıcının hem hayat arkadaşı hem de sevda yoldaşı. Birlikte kurulan
bir hayatta anlatıcıya yol gösteren bir bilge.
Sezgin
Kaymaz edebiyatı eril bir dille kurulmasına rağmen böyle yarı bilge,
düşündüğünü olduğu gibi dile getiren kadınları seviyor. Ötedünyadan,
olağanüstüden yeraltı edebiyatına kadar giden bir çizgide ilerleyen bir yazarın
eseri olarak Bakele, gerçekliğin salt ve yalın bir halde okura sunulduğu
metinler toplamı. Kahramanları hemen her gün sokakta görebileceğimiz, çoğu
haddizatında yaşamlarımızda var olanlar. Hatta Bakele’yi okurken sık sık birçok
arkadaşımı, tanıdığımı düşündüm ki bu Sezgin Kaymaz edebiyatının karakter
yaratma konusundaki başarısıyla da paralel. Karakterin mümkün olan en canlı
biçimde hayattan bir perde olarak metin sayfalarına düşürüldüğü satırlarda onun
kahramanlarından fışkıran hayat, okurun gözünde onları her zaman kanlı canlı,
tanıdık başka birine dönüştürüyor.
Bakele,
Sezgin Kaymaz edebiyatında bir durak. Gerçeklik ve onun tezahürleri üzerine
düşünmeyi seven bir yazar Sezgin Kaymaz. Gerçekliğin, gördüğümüzün hep aynı
zamanda başka da olabileceğini aklımızda tutmamızı bize sık sık hatırlatan bir
yazar o. Bakele, gerçekliğin ve gördüklerimizin tezahürleri üzerine bizi
düşündürmeye devam edecek bir eser.
Sezgin
Kaymaz, Bakele, April Yayınları, 2015.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder