1 Mart 2016 Salı

Günü Kurtarmanın Kahramanı: Dünyanın Leşleri



 

Günü Kurtarmanın Kahramanı: Dünyanın Leşleri

 

Suat Duman son kitabı Dünyanın Leşleri ile karşımızda. Birbirinin devamı niteliğindeki üniversite öğrencisi kahramanın yer aldığı Cinayet Mevsimi ve Müruruzaman Cinayetleri’nden sonra bu kez ondan çok daha farklı, yeni bir kahraman karşımıza çıkıyor.

Hapisten yeni çıkmış, “belalı”sının elinden kurtardığı bir kadın ve onun etrafındaki olayların anlatıldığı Dünyanın Leşleri’nde anlatının arka fonuna gezi olayları da eşlik ediyor. Bu nokta önemli zira kahramanımız tesadüf eseri olayların içine düşüyor ve romanın asıl olay örgüsü gezi olayları sebebiyle bir aksamaya uğramıyor. Dolayısıyla gezi olayları romanda başat bir unsur olarak durmuyor, olay örgüsü içinde ne kadar yer kaplaması gerekiyorsa o kadar yer kaplıyor.

Dünyanın Leşleri’nin kahramanı hukuk fakültesi terk, ablasını darp ettiği için hapse girmiş, belirli bir işte sabırlı bir şekilde çalışmak yerine günü ve kendisini kurtarma peşinde, dünyanın hallerini çok da fazla takmayan, fakat karşısına fırsatlar çıktığında bunları değerlendirme isteği kadar kendine has bir gurur anlayışına da sahip, deyim yerindeyse serseri bir tip. Bu tip bana Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı romanlardan biri olan Hey Kahpe Dünya’nın kahramanını hatırlattı. İyi ve varlıklı bir ailede büyüyen bir çocuğun kendisine verilen değerleri reddedip sokaklarla tanışmayı ve sokakların ona bir hayat bahşetmesini tercih etmesi gibi Dünyanın Leşleri’nin kahramanı da hukuk fakültesi bitirip gündelik hayatın sıkıcı atmosferinin çarklarında dönmek yerine bir nevi içinden geleni yapmanın peşine düşerek benzer bir yol izliyor.

Roman boyunca her şey bize kahramanımızın gözünden anlatılıyor. Kimi zaman onun zihninden geçenleri de görebiliyoruz ama bu zamanlar sınırlı. Zihninden geçenlerin ortaya çıktığı yerlerde kendine dair düşünmeler ve akıl yürütmeleriyle karşılaşıyoruz. Aslında roman, akıl yürütmelerden çok hızla devam eden bir olaylar silsilesinin arka arkaya başka başka karakterler tarafından kahramanımıza aktarılması şeklinde ilerliyor. Dolayısıyla olay örgüsü içeriden görüşle örülmesine rağmen bu görüşü destekleme yolu olarak romandaki diğer karakterlerin konuşmasının onda yarattığı izlenimlerden yararlanılmış. Bu şekilde sadece tek bir anlatıcı karakter kullanımının yarattığı bakış açısı darlığının yerine okurlara yeni pencereler açmak hedeflenmiş gibi görünüyor.

Kurgu oldukça hızlı bir şekilde ilerlerken karşımıza kahramanımızın sevgilisi Nina’nın eski belalısının çıkmasıyla olayların birden yön değiştirmesi söz konusu oluyor. Tam da bu noktada bana kurguda bir aksaklık var gibi geldi. Belalının ortaya çıkışının bir  tesadüf olması, öncesinde Nina’nın başlatıcısı olduğu olay örgüsünün devamını sağlama görevinin dışına çıkan bir görev üstleniyor.  Elde edilen hard disk’in bu belalı ve arkadaşlarına bırakılması da olaydaki tesadüf unsurunu ortadan kaldırmaya yönelik bir girişim olarak yer alsa da bunu tam olarak sildiğinden bahsetmek biraz zor.

Kahramanımızın ablasını darp etme sonucu hapse girmesine paralel olarak onu karakolda döven iki polisin peşine düşmesi var. Bu polislerden biriyle bir kere ikisiyle bir arada ise bir kez gezi parkı olayları sırasında karşılaşıyor. Polislerden intikam almak ya da daha doğrusunu söylemek gerekirse kendisine yapılanı onlarda yaşatmak için çabalar veren kahramanımız sonunda bu isteğini gerçekleştiremiyor.

Polisiyelerde başkahramanı yakından tanıtmak için asıl olay örgüsünün içinde ikincil olay örgüleri üretilir. Burada gezi olayları ve polisleri yakalama asıl olay örgüsünün yanında başkahramanı daha yakından tanıtmak için kullanılan unsurlar. Bunlardan ikincisi, polisleri bulma ve cezalandırma, kurguda sadece başkahramanı daha yakından tanıtmak gibi bir işlevi üstlenmiyor, ayrıca asıl olay örgüsünde başat bir unsura da yine tesadüfen dönüşüveriyor. Polislerden birinin Nina’nın apartmanından çıkarken görülmesi bunun ispatı. Ayrıca baştan beri kahramanımızın bu polislere dair anıları ve onları yakalama arzusu da böylece bir süre sonra asıl olay örgüsünde de bir rol üstleneceklerine dair biz okurları hazırlıyor. Romanda merak unsuru her zaman canlı tutulmuş ve bu karakterin çizimindeki gerçekçiliği güçlendirme konusunda da işlevsel bir unsur olmuş. Çünkü kahramanı da sayfalar ilerledikçe tanıyoruz, olayların gelişimiyle birlikte ona dair bilgilerimi de giderek artıyor.

Suat Duman’ın kahramanı eril özellikleri ortaya çıkarılmış, gündelik hayatın dayatmalarına karşılık kendi istediği hayatı kurmaya çalışan, neredeyse bencil bir tip. İstediği tek şey var: Hayatında ne yaşamak istediğinin kendi elinde olduğunu bilmek. Bu kahraman, yazımın başında da belirttiğim gibi Suat Duman’ın daha önceki kahramanından çok farklı. İlkinin naifliği burada yerini kurnazlığa bırakmış. Diğer kahramanın doğrudan politik bir karakter olarak çizilmesine karşılık burada bizzat hayatın kendisine bakışıyla minör politika alanından seslenen bir karakter çizilmiş. Bu karakter yeni bir polisiye dizinin habercisi olabilir ve umarım olur. Suat Duman’dan yeni bir polisiye okumayalı epey olmuştu, sonrakine bu kadar beklemeyeceğimizi umut ederek, yeni kahramanına bol şanslar diliyorum.

Bu yazı, Cumhuriyet Kitap dergisinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder