4 Eylül 2015 Cuma

“Başka”, “Başka” ve “Başka Aşklar”… -Ayşegül Devecioğlu'nun Başka Aşklar kitabı üzerine-



“Başka”, “Başka” ve “Başka Aşklar”…





Ayşegül Devecioğlu’nun “Başka Aşklar” adlı hikâye kitabı “aşk” teması etrafında dönen anlatılardan meydana gelen bir eser. Fakat eser bize sadece aşkı değil “başka” aşkları anlatıyor.
Eserde öncelikle dikkati çeken unsur,  iki kadın ve bazen bir bazen de birden çok erkeğin konu olduğu hikâyelerden oluşması. Bu başka aşkları ise yıllar öncesinde kalmış bir sevgili, oğlunun arkadaşına karşı değişik duygular besleyen bir anne, sürekli karşılaşılan bir adam, apartmana taşınan aykırı kadın, köye gelen yabancı kadınların bahsettiği adam, oğlunu kaybetmiş bir annenin kızı  oluşturuyor. Hikâyelerin ortak özelliği anlatıcıların kadın olması ve bize olağanın, sıradanın dışında kabul edilen ilişkileri anlatması.
Kitabın ilk hikâyesi Koltuk, kardeşleriyle yaşamış bir kadının hayatındaki aşkı gömmesiyle yaşamının nasıl bir karabasana çevrildiğini anlatıyor. Öyle ki adamın onu bırakıp “başka” bir hayata, aşka yelken açmasına, bu yelken açmaya katılamamaya metinde bir ağıt var. Bu ağıt karşılığını metnin içine gömülmüş, metinde italik harflerle yazılmış, kadının adamla gitmeden önceki son konuşmasına dair, kadının anlatı zamanındaki metinle birlikte akan bir başka metin olarak ortaya çıkıyor. Bu son karşılaşmanın metni, bir ağıt gibi, çünkü kadının hayatında bu anı hiç unutmadığına, zihninin hep bir köşesinde kaldığına, üstelik sürekli orada durarak yeniden yeniden hatırlandığına dair bir “başka” aşka eşlik eden bir “başka” metin. Bu gömülü metin, aslında tüm hikâyeye hâkim bir atmosferi taşıyor. Hikâyenin bütününde tam olarak kardeşlerin başına neler geldiği, bir berraklıktan ziyade bize gömülü bir anlatıya paralel bir şekilde çok da net olmayan bir çizgide anlatılıyor. Hikâye boyunca ablanın sık sık eskiden buradan deniz görünürdü demesi gibi, denizin tam olarak görünmediği bir hikâye ile karşı karşıyayızdır. Nitekim kitabın ikinci hikâyesi olan “Tek Çaresi Ölümmüş” de deniz kenarında oturan ve sohbet eden iki kadın ile karşılar bizi. Sadece bir arkadaşın gözünden diğerinin anlatıldığı bu hikâyede arkadaşının hep farklı olan yanına paralel olarak gelişen oğlunun arkadaşına ilgi duyan bir anne vardır. Ancak bu ilgi de çok net değildir; kadın oğlunun arkadaşına bir kadın gibi mi yoksa bir anne gibi mi bakmaktadır belli değildir zira zaman zaman oğlunun arkadaşının annesinin de ne kadar farklı bir kadın olduğunun sık sık bu arkadaş tarafından kendisine anlatıldığı, onunla kendi annesini kıyasladığını dile getirmektedir.
“En Çok Karşılaştığım Adam”, bir kadının yirmi yıl boyunca sokağa çıktığı her gün karşılaştığı bir adam hakkındadır. Buna rağmen hiç konuşmazlar. Sadece bir kez konuşmak için kadın girişimde bulunur, ancak o zaman bir gövdeden başka bir şey olmayan bir adamın neredeyse ayaklarının dibine düşmesi, ardından bir arbede çıkmasıyla bu hareket yarıda kalır. Burada da diğer iki hikâyede olduğu gibi tam bir berraklıktan söz etmek mümkün değil. Bu adam kimdir, neden karşılaşmaktadırlar, buna dair hiçbir şey bilmeyiz ve diğer iki hikâyede olduğu gibi burada da iki kadın ve konuşmaları vardır.
“Kötü”, “Kurşun Memed” ve “Xet” ile hikâyeler başka bir kulvara açılır. “Kötü” bir travestinin sıradan bir apartmanın hayatında ve sonrasında burada aşık olduğu bir genç ile ilişkisi neticesi var olan hayatını yok saydığı bir hikâyedir. Bu hikâyenin habercisi “En Çok Karşılaştığım Adam” hikâyesindeki kadının gördüğü gövdesiz, kolları da dirseklerinden kesilmiş adamın varlığıdır aslında. Cinsiyetsizleşmiş bir erkekten her iki cinsiyeti de taşımaya geçeriz böylelikle. Bunun ardından eylemde değil sözde var olan, eşkıya hikâyelerine hem gönderme hep de bir alay gönderen “Kurşun Memed” de kadın dilinde kahraman, eylemde pasif bir erkekle karşılaşırız. Öyle ki küçük oğlu kadar bile fevrilik ve hareket gösteremez. Yoksulluğun her yanını kapladığı bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir zavallıdır Kurşun Memed. Reyhan’ın annesini babasını kaybetmiş bir kıza sahip çıkma çabası, evde oğlunu kaybeden neredeyse ölüme yatmış annesi ve hatırladıkları…
“Başka Aşklar”, var olanı kabul etmeyen, var olanın kabul etmeyeceği hikâyeleri anlatırken, bireylerin kendi yaşamlarında olağan kabul edemeyeceğini düşündüklerini olağan hale getirerek “başka” meselesine çift yönlü bir kapı aralıyor. “Kötü” ve “Kurşun Memed” hikâyeleri bu çift yönlülüğü yansıtmak açısında ilgi çekici. İlki asla olağan kabul edilemeyecek olanın olağanlaşmasını sağlarken ikincisi ısrarla bir olağan olmayanı bekleyişin ısrarı. İlkinde ısrar kırılırken ikincisinde kırılmıyor, ancak hep “başka”lıklar bu olağanla yan yana durabilmeyi de böylece başarıyor.


  Bu yazı, İstanbul Art News Edebiyat'ın Eylül 2015 sayısında yayımlanmıştır.













Açık Radyo Kayıtları 19: Alper Canıgüz II



03/09/2015 tarihinde Alper Canıgüz ile Alper Kamu kitaplarını

konuştuk:

https://archive.org/details/gununveguncelin_03-09-2015