29 Eylül 2015 Salı
Açık Radyo Kayıtları 22: Can Gürses
24/09/2015 tarihinde Açık Radyo'da Can Gürses ile yaptığımız
kaydın linki aşağıda:
https://archive.org/details/gununveguncelin_24-09-2015
18 Eylül 2015 Cuma
Açık Radyo Kayıtları 21: Nazlı Karabıyıkoğlu
17/09/2015 tarihinde Nazlı Karabıyıkoğlu ile yaptığımız kaydın linki aşağıda:
https://archive.org/details/gununveguncelin_17-09-2015
Açık Radyo Kayıtları 20: Türker Ayyıldız
10/09/2015 tarihinde Türker Ayyıldız ile Açık Radyo'da yaptığımız kaydın linki aşağıda:
https://archive.org/details/gununveguncelin_10-09-2015
4 Eylül 2015 Cuma
“Başka”, “Başka” ve “Başka Aşklar”… -Ayşegül Devecioğlu'nun Başka Aşklar kitabı üzerine-
“Başka”, “Başka” ve “Başka Aşklar”…
Ayşegül
Devecioğlu’nun “Başka Aşklar” adlı hikâye kitabı “aşk” teması etrafında dönen
anlatılardan meydana gelen bir eser. Fakat eser bize sadece aşkı değil “başka”
aşkları anlatıyor.
Eserde
öncelikle dikkati çeken unsur, iki kadın
ve bazen bir bazen de birden çok erkeğin konu olduğu hikâyelerden oluşması. Bu
başka aşkları ise yıllar öncesinde kalmış bir sevgili, oğlunun arkadaşına karşı
değişik duygular besleyen bir anne, sürekli karşılaşılan bir adam, apartmana
taşınan aykırı kadın, köye gelen yabancı kadınların bahsettiği adam, oğlunu
kaybetmiş bir annenin kızı oluşturuyor.
Hikâyelerin ortak özelliği anlatıcıların kadın olması ve bize olağanın,
sıradanın dışında kabul edilen ilişkileri anlatması.
Kitabın
ilk hikâyesi Koltuk, kardeşleriyle yaşamış bir kadının hayatındaki aşkı
gömmesiyle yaşamının nasıl bir karabasana çevrildiğini anlatıyor. Öyle ki
adamın onu bırakıp “başka” bir hayata, aşka yelken açmasına, bu yelken açmaya
katılamamaya metinde bir ağıt var. Bu ağıt karşılığını metnin içine gömülmüş,
metinde italik harflerle yazılmış, kadının adamla gitmeden önceki son
konuşmasına dair, kadının anlatı zamanındaki metinle birlikte akan bir başka
metin olarak ortaya çıkıyor. Bu son karşılaşmanın metni, bir ağıt gibi, çünkü
kadının hayatında bu anı hiç unutmadığına, zihninin hep bir köşesinde
kaldığına, üstelik sürekli orada durarak yeniden yeniden hatırlandığına dair
bir “başka” aşka eşlik eden bir “başka” metin. Bu gömülü metin, aslında tüm hikâyeye
hâkim bir atmosferi taşıyor. Hikâyenin bütününde tam olarak kardeşlerin başına
neler geldiği, bir berraklıktan ziyade bize gömülü bir anlatıya paralel bir
şekilde çok da net olmayan bir çizgide anlatılıyor. Hikâye boyunca ablanın sık
sık eskiden buradan deniz görünürdü demesi gibi, denizin tam olarak görünmediği
bir hikâye ile karşı karşıyayızdır. Nitekim kitabın ikinci hikâyesi olan “Tek
Çaresi Ölümmüş” de deniz kenarında oturan ve sohbet eden iki kadın ile karşılar
bizi. Sadece bir arkadaşın gözünden diğerinin anlatıldığı bu hikâyede
arkadaşının hep farklı olan yanına paralel olarak gelişen oğlunun arkadaşına
ilgi duyan bir anne vardır. Ancak bu ilgi de çok net değildir; kadın oğlunun
arkadaşına bir kadın gibi mi yoksa bir anne gibi mi bakmaktadır belli değildir
zira zaman zaman oğlunun arkadaşının annesinin de ne kadar farklı bir kadın
olduğunun sık sık bu arkadaş tarafından kendisine anlatıldığı, onunla kendi
annesini kıyasladığını dile getirmektedir.
“En
Çok Karşılaştığım Adam”, bir kadının yirmi yıl boyunca sokağa çıktığı her gün
karşılaştığı bir adam hakkındadır. Buna rağmen hiç konuşmazlar. Sadece bir kez
konuşmak için kadın girişimde bulunur, ancak o zaman bir gövdeden başka bir şey
olmayan bir adamın neredeyse ayaklarının dibine düşmesi, ardından bir arbede
çıkmasıyla bu hareket yarıda kalır. Burada da diğer iki hikâyede olduğu gibi
tam bir berraklıktan söz etmek mümkün değil. Bu adam kimdir, neden
karşılaşmaktadırlar, buna dair hiçbir şey bilmeyiz ve diğer iki hikâyede olduğu
gibi burada da iki kadın ve konuşmaları vardır.
“Kötü”,
“Kurşun Memed” ve “Xet” ile hikâyeler başka bir kulvara açılır. “Kötü” bir
travestinin sıradan bir apartmanın hayatında ve sonrasında burada aşık olduğu
bir genç ile ilişkisi neticesi var olan hayatını yok saydığı bir hikâyedir. Bu
hikâyenin habercisi “En Çok Karşılaştığım Adam” hikâyesindeki kadının gördüğü
gövdesiz, kolları da dirseklerinden kesilmiş adamın varlığıdır aslında.
Cinsiyetsizleşmiş bir erkekten her iki cinsiyeti de taşımaya geçeriz
böylelikle. Bunun ardından eylemde değil sözde var olan, eşkıya hikâyelerine
hem gönderme hep de bir alay gönderen “Kurşun Memed” de kadın dilinde kahraman,
eylemde pasif bir erkekle karşılaşırız. Öyle ki küçük oğlu kadar bile fevrilik
ve hareket gösteremez. Yoksulluğun her yanını kapladığı bir dünyada hayatta
kalmaya çalışan bir zavallıdır Kurşun Memed. Reyhan’ın annesini babasını
kaybetmiş bir kıza sahip çıkma çabası, evde oğlunu kaybeden neredeyse ölüme
yatmış annesi ve hatırladıkları…
“Başka
Aşklar”, var olanı kabul etmeyen, var olanın kabul etmeyeceği hikâyeleri
anlatırken, bireylerin kendi yaşamlarında olağan kabul edemeyeceğini
düşündüklerini olağan hale getirerek “başka” meselesine çift yönlü bir kapı
aralıyor. “Kötü” ve “Kurşun Memed” hikâyeleri bu çift yönlülüğü yansıtmak
açısında ilgi çekici. İlki asla olağan kabul edilemeyecek olanın
olağanlaşmasını sağlarken ikincisi ısrarla bir olağan olmayanı bekleyişin
ısrarı. İlkinde ısrar kırılırken ikincisinde kırılmıyor, ancak hep
“başka”lıklar bu olağanla yan yana durabilmeyi de böylece başarıyor.
Bu yazı, İstanbul Art News Edebiyat'ın Eylül 2015 sayısında yayımlanmıştır.
Açık Radyo Kayıtları 19: Alper Canıgüz II
03/09/2015 tarihinde Alper Canıgüz ile Alper Kamu kitaplarını
konuştuk:
https://archive.org/details/gununveguncelin_03-09-2015
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)